“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR TURU” HİKAYESİ…(3. GÜN)

Cumartesi, Eylül, 2011
484
Ana Sayfa ·Hikayeler ·“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR TURU” HİKAYESİ…(3. GÜN)

“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” Turumuzun bugün üçüncü günü..Şansımızdan yağmur yok. Zigana’ları tırmanıp, “KARACA” Mağarasını ziyaret edeceğiz. Daha sonra da Sumela Manastırını göreceğiz.
3.GÜN Programı şöyle…
SUMELA MANASTIRI-ZİGANA-GÜMÜŞHANE KARACA MAĞARASI: Sabah kahvaltımızın ardından Giresun’a hareket  açık olması durumunda Giresun Kalesi’nin görülmesi Yolumuz üzerinde bulunan eşsiz güzelikteki Harşit Vadisi manzaralarını fotoğraflayarak Kürtün üzerinden Göz kamaştırıcı zengin oluşumların bulunduğu ve oluşum yoğunluğu bakımından dünyanın en güzel 2. Mağarası Karaca Mağarası’nın ziyaret edilmesi.Zigana bir zamanlar ülkemizin en uzun karayolu tüneli olan Zigana tünelini görülmesi. Öğle yemeği sonrası ve Hamsi köy manzarası eşliğinde devam eden yolculuğumuz sonrası Altındere Milli Parkındaki Sümela Manastırı`na(Meryem Ana Manastırı) hareket. 300m orman içerisinden zigzaglar çizen yoldan manastıra varış isteyen konuklarımız medivenlerden isteyenlerde dolmuşlarla(ekstra) manastıra çıkabilirler Akşam yemeği ve konaklama otelimizde .

 “GİRESUN KALESİ”…
Giresun, doğal güzellikleri bakımından Karadeniz Bölgesi’nin önemli merkezlerinden birisi..
Giresun Kalesi Giresun’u ikiye bölen yarım adanın en yüksek yerinde, şehre hakim volkanik kayalık üzerinde..
Giresun’un kuzey kısmında kalan tepe üzerinde kurulu olan kale tüm Giresun’a hâkim bir nokta…Giresun kalesi Giresun ilimizi adeta ortadan ikiye bölmüş.
Bir tarafınızda Giresun Limanı, karşınızda Giresun adası ve muhteşem şehir manzarası ile Giresun kalesi eşsiz bir gezi rotası olarak karşımıza çıkıyor.
Yolunuz Giresun’a düştü ise eğer mutlaka Giresun kalesine çıkın ve etrafa bir bakın. Tarihi açıdan çok önemli bir yer olduğu muhakkak fakat doğal güzelliği açısından da Giresun kalesi eşsiz bir yer.
1300’lü yıllarda Giresun kalesi Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Türklere karşı en son sınır kalelerinden birisi olmuş..
Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıkları görülen Yarbay Topal Osman’ın mezarı kalenin altında liman kısmında bulunmakta..

“ZİGANA GEÇİDİ”…
Yıllardır hayalimi kurduğum Ziganaları bugün göreceğim..
2. 032 m. yükseklikteki Zigana’ya Trabzon merkezden 112 km. asfalt yolla ulaşılıyor. Eski Zigana geçidi, artık sadece gezi amaçlı olarak ziyaret ediliyormuş, kışları da kayak pisti olarak kullanılıyormuş. Nemli deniz iklimi ile kara iklimi arasında çok ilginç bir bölge Ziganalar.Trabzon ili sınırları içerisinde yer alan Zigana Dağları (Kalkanlı Dağları) üzerinde 2000 metre yükseklikte yer alan önemli bir kara yolu geçidi.. Denize paralel uzanmış dağ sıralarından dolayı iç kesimlerle ulaşım olanaklarının sınırlı olduğu Karadeniz Bölgesi için büyük önem taşıyor. Zigana geçidi, Avrupa ölçeğinde basit de olsa, tünelin ihtişamı beni etkiledi. Zigana tünelinin bulunduğu zirvede, kısa bir fotoğraf çekme molası verdik. Öğle yemeğimizi, Zigana dağında bir restaurant da, kara lahana çorbası, muhlama, karışık ızgara ve Hamsiköy sütlacı ile şenlendirerek yedik. Hava kapandı ve yağmur başladı..
HAMSİ KÖYÜ geçip zirveden aşağıya inince tekrar güneş açtı..Şimdi asfalt yoldan sola dönüp, bir tarafı uçurum olan virajlı yollardan Karaca Mağarasına tırmanacağız…

“KARACA MAĞARASI”…
Karaca mağarası oluşumunu tamamlamış fosil bir mağara.. Mağarada rengarenk sarkıtlar, dikitler,org desenli duvarlar, bayrak şekilleri , perde damlataşları, mağara çiçekleri, mağara incileri, fil kulakları, traverten havuzları, traverten basamakları, mağara gülleri damlataşı havuzlarının kenarlarında hatta havuzlardan çıkan küçük dikitlerin üzerinde bulunmakta, görünüm ve seyirleri görenleri adeta büyüledi..Mağara içinde resim çekmek kesinlikle yasak olduğu için, hikayeme koyacağım resimler, mağara önünden aldığım albümden olacak..
Karaca Mağarasını gezdikten sonra, Sumela Manastırına doğru yola çıktık..Hava kapandı ve yağmur yağmaya başladı..
Bayram dolayısı ile manastırın girişinden zirveye kadar olan yol, çift sıra taşıt konvoyu ile tıkanmış..Araçlar santim santim ilerliyorlar..Dur/kalk yapmaktan, onlarca aracın depriyaj balatası yanmış..Rehberimiz Ali Dede, bizi zirveye çıkaracak minibüslerin 500 mt ötede olduğunu söyleyince, otobüsten inip araçların arasından kendimize yol bulup yürümeye çalışıyoruz..Dumandan boğazım yanıyor..Bir kilometreden fazla yürüdükten sonra, bizi zirveye taşıyacak münibüslere ulaşabildik..Minibüsler bizi, manastırın 300 mt. yakınına kadar çıkartdı..Bundan sonra dik bir yokuştan tırmanarak Sumela’Manastırı’na ulaşacağız..Yağmur yağmaya devam ediyor…
*SUMELA MANASTIRI….
Trabzon’un Maçka ilçesinin Altındere köyü sınırları içinde yer alıyor. Altındere vadisine hakim Karadağ’ın eteklerinde sarp bir kayalık üzerine kurulmuş Sumela Manastırı, halk arasında “Meryem Ana” adı ile anılıyormuş Vadiden yaklaşık 300 metre yükseklikte bulunuyor..
Meryem Ana adına kurulan manastırın “Sumela” adını “siyah” anlamına gelen “melas” sözcüğünden almış.
Rivayete göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina’dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulmuş…
Sumela Manastırı’nın bazı duvarları fresklerle süslenmiş.
Sumela Manastırı’nın başlıca bölümleri; Ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazma ve bu yapılar topluluğu oldukça geniş bir alan üzerine inşa edilmiş. Manastırın girişinde.. Su getirdiği anlaşılan büyük su kemeri yamaca yaslanmış durumda.
Çok gözlü olan bu kemerin büyük bir bölümü yıkılmış.
Dar uzun bir merdivenle manastırın ana girişine ulaşılmakta. Giriş kapısının yanında muhafız odaları bulunuyor. Buradan bir merdivenle iç avluya inilmekte.. Solda, manastırın esasını teşkil eden ve kilise haline getirilen mağaranın önünde çeşitli manastır binaları bulunuyot. Sağ tarafta kütüphane yer almakta. Yine sağda yamacın ön yüzünü kaplayan büyük balkonlu bölüm keşiş odaları ve misafir odaları var..
Manastırın ana ünitesini meydana getiren kaya kilisesinin ve ona bitişik şapelin iç ve dış duvarları fresklerle donatılmış. Kaya kilisesinin içinde avluya bakan duvarda III. Alexios dönemine ait fresklerin var..
Sumela Manastırı’nda yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir görünüm taşıyan fresklerde işlenen başlıca konular İncil’den alınmış sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana’nın hayatı ile ilgili tasvirler var.
Bol bol fotoğraf çekiyorum..
KİTAPLAR, SÜMELA MANASTIRININ HİKAYESİ’Nİ ŞÖYLE ANLATIR..
Trabzon’un güneyinde, Ziganalar’ın bir tepesinin yamacına yapışmış bir manastır harabesi vardır.
Eteklerinde, ormanlar ile kaplı bir vadinin dibinde, Trabzon’a kadar uzanan Değirmen Deresi’nin kollarından biri akar. Halk buraya kısaca “Meryem Ana” der. Eski adı ise Sumela Manastırı’dır. Genellikle bu dini tesisin kuruluşunu eski tarihlere çıkarmak isterler. Bu havalinin evvelce Rum ahalisi arasında yaygın ve Trabzon hakkındaki Rumca kitaplarda tekrarlanan kuruluş efsanesine göre manastırın esası güya Theodosius devrinde kurulmuş ve altıncı yüzyılda İmparator lustinianos devrinde kumandan Belisarios tarafından yeniden yapılmış idi. Fakat bu rivayeti kabul ettirecek hiçbir ilmi dayanağın bulunmadığı, burasını inceleyen yabancı mütehassıslar tarafından kesin olarak bildirilmiştir. Buranın başlıca gelir kaynağı olan bir Meryem Ana resminin eskiliğine ve mucizeler yarattığına halkı inandırmak böylece onun değerini büyültmek için uydurulduğu kolayca sezilen bir efsaneye göre güya bu resim, İsa’nin Havarilerinden Lukas tarafından yapılmış, Lukas’ın terekesinden Atina’ya geçmiş fakat Theodosius devrinde dördüncü yüzyılda resim kendiliğinden buradan ayrılmak istemiş, bir gün melekler tarafından gökte uçurularak Trabzon dağlarındaki bu kovuğa getirilip bir taşın üzerine bırakılmıştır. Tam bu sıralarda Atina’dan Trabzon’a gelen Barnabas ve Sophronios adlarında iki keşiş de bu ücra dağın ıssız yamacında bu resmi bulmuşlardır. Bu çeşit rivayet ve efsanelerin basit bir Hıristiyanlık gayreti ile yaratıldı ve muemadiyen tekrarlanarak adeta zorla kabul ettirildiği bilinir. Böylece hakkında benzeri rivayetler çıkarılan tesisler de güya çok eski bir tarihe inmektedir. Sumela münferit bir örnek olmayıp, eş durumdaki birçok misalden sadece biridir…

Yorgun bir şekilde Coşan Dere’de ki otelimize geliyoruz…
Otelde, akşam yemeğinden sonra bazı arkadaşların kolbastı oynayanlara eşlik etmesi, geceye renk katıyor..
(KOLBASTI OYUNUNUN TARİHÇESİ  http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?tabid=1583&mid=13098&ItemID=17535&ItemIndex=81)

“ÇOŞAN DERE”…
Trabzon’a gelip Meryemana (Sumela) Manastırını ziyaret etmek isteyenlerin konaklayabileceği ve yöredeki yaylalara safari turlarla gidebileceği bir mekan.
Fakat otelin beton kısımları doğaya uyum sağlansın diye ahşapla kaplanmış ve odalarda yürürken döşemeler gacır gucur ses çıkartıyor..Fakat o kadar yorgunum ki, başımı yastığa koyar koymaz uyumuşum!…

ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR  (3.GÜN) ………RESİMLER
http://www.facebook.com/media/set/?set=a.10150287593247842.342150.787072841&type=1

“ŞEHİR ŞEHİR KARADENİZ VE YAYLALAR” TURU HİKAYESİ DEVAM EDECEK..

Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”

Araç çubuğuna atla