RUZNAMEMDEN SEÇMELER (6)…

Cuma, Aralık, 2011
1356
Ana Sayfa ·Karışık Derlemeler ·RUZNAMEMDEN SEÇMELER (6)…

Ruznamemde ki bazı sözler davulcu yellenmesi gibi kaybolup gidecek, hiç kimsenin umurunda olmayacak, çünkü “günü geçti”…
Ama ben yine de faydalı olur düşüncesi ile Ruznamemdekileri sevenlerim ve dostlarımın beğenisine sunuyorum…
***

İŞTE GELDİK İŞTE GİDİYORUZ..
Zulm ile abad olunmaz.
Bu dünya etme bulma dünyasıdır..
İşte geldik-gidiyoruz.
Bu dünyanın bir de öbür tarafı var..
Asıl büyük hesaplaşma orada olacak.
***
İMTİHANDAYIZ!…
Gerçek şu ki, hepimiz “bozulma” sürecinin çocuklarıyız.
Dindar Müslümanlar olarak dünyevileştiğimiz de tartışma götürmez bir gerçek.

Eskiden yoklukla, fakirlikle, baskıyla, zindanla imtihan olunmuştuk, şimdi varlıkla, makamla, iktidarla imtihan ediliyoruz.
Bu ilkinden daha zorlu bir imtihandır…
İmtihan her çağda var: Zaten hayatın tümü bir imtihanlar silsilesinden ibaret değil midir?
Ama galiba imtihanların en zorlusunu biz şimdilerde yaşıyoruz:
Servetle, şöhretle, güçle, iktidarla imtihandayız!
***
HER AN DİNLENİYORSUNUZ!…
Birilerinin telefonunu dinlediğini, konuşma ve görüntülerinin kayıt alındığından korkuyor, öyle değil mi?
Haber veriyorum. Kiramen katibin ilk günden itibaren sizi kayda alıyor..
Ama bizler, dinleme elemanlarından korktuğumuz kadar, Allah’tan korkmuyoruz…
***
BU İŞLER BURADA BİTMEYECEK…
Sonunda herkes ya kendi cennetine sırtında tuğla taşıyor, ya kendi cehennemine odun!
Bu işin bir de ahiret kısmı var..
Bu işler burada bitmeyecek..
Allah (c.c.), görmekte ve bilmektedir..
Sadece yaptıklarımızı ve söylediklerimizi değil, düşündüklerimizi ve kalplerimizden geçeni de..
Ve sonunda dönüş yalnız O’nadır..
Kim ne yaparsa yapsın, sonunda iş döner, dolaşır, varacağına varır.
Herkes bu süreçte yaptıkları ile kendi amel defterlerine not düşerler..
***
ÖLÜM HERKESİ EŞİTLER!…
Zaman zaman unutulan gerçek şu: Ölümün herkesi eşitleyici bir özelliği var; sadece ölen için değil arkada bıraktıkları için de…
Sonuçta toprağa giren, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, general veya o makamlarda bulunan kişilerin annesi-babası-oğlu değil, sadece bir insan…
Toprakla üzeri örtüldüğünde sonraki günlerini etrafındaki diğer kabirlerde yatanlarla başbaşa geçirecek olan bir insan cesedi hatta…
Mezar taşlarının üstünde genellikle ‘Hüvel-bâki’ yazısı bulunur.
Bazen Arapçasıyla birlikte gördüğümüz bu ifadenin ne olduğunu bilenimiz pek azdır… ‘
Hüvel-bâki’, oradan geçen herkese, “Hepiniz fânisiniz; kalıcı olan, ölmeyen, yalnızca O’dur” hatırlatmasıdır halbuki…
Herkes sonunda ölüm gerçeğiyle yüzleşecek, buna hiç kuşku yok; bunu en kibar biçimde, Yaradan’ın ebedi olan varlığı üzerinden ifade etmenin yolunu eskiler böyle bulmuşlar…
Zincirlikuyu Kabristanı giriş kapısı üzerine kazılı “Her nefis ölümü tadacaktır” âyetinin de özetidir ‘Hüvel-bâki’ yazısı…
Ölümden sonra aslında geride kalanlar sınanır.
Allah ölenlere rahmet eylesin…
***
ONLARI ANLAYIN LÜTFEN…
Onlar da bir gün gerçeği görecekler..
Onların gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar.
Görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır kim olabilir?..
Onları anlayın lütfen!
Başörtülüleri görüyor, korkuyorlar.
İmam Hatiplerin önünden bile geçerken tüyleri diken diken oluyor.
Cami cemaatinden korkuyorlar.
Ezan duymak bile istemiyorlar.
Hele bir de ölüm denen hadise yok mu?..
Her ölünün arkasında derin bir korku yaşıyorlar.
Onun için mezarlık önünden bile geçmek istemiyorlar..
İmamın önüne konmak ve ahiret günü hesaba çekilmek..
Onları anlayalım lütfen.
Onun için Zincirlikuyu mezarlığının kapısındaki “Her nefis ölümü tadacaktır ve dönüş yalnız O’nadır” ayetinin yazılı olduğu tabeladan rahatsızlık duyuyorlardı.
Onlar mezarlığın hemen karşısındaki Ayyıldız mayolarının mayolu manken resimleri ile lâiklik ve çağdaşlığın meydan okuması ile teselli buluyorlar..
Aslında kaderlerine razı olup sussalar, susmak bile onlar için bu yaranın, korkunun derinleşmemesi için bir fırsat olabilir.
Özür dileseler, bu vicdan zonklamasından kurtulabilirler aslında.
Ama kendileri bilir..
***
UYUYUN AMA ÖLÜNCE UYANMAK VAR…
Hem dünyada hem cehennemde yanmak var
Dünya hayatını tiyatro sanmak var
Yaşarken ne görürsek ibrettir bize
Uyuyun amma ölünce uyanmak var..
***
NEYİNE GÜVENİYORSUN?…
“Bir zamanlar ben de Süleyman idim..
Ateşe rüzgâra hükümrân idim..
Sanmayın Sultan Süleyman idim..
Tersanede körükçü Süleyman idim..”
Bu anlamlı dörtlük, ünvanın, şanın, şöhretin, boş şeyler olduğunu, mütevaziliğin ise en güzel hasletlerden biri olduğunu nasıl da güzel öğütlüyor..
Ve ister istemez bir şeyler söylememiz noktasında bizi de tetikliyor;
Ey Hâlık-ı Zülcelâl’in eşref-i mahlûkat olarak yarattığı insanoğlu!..  (Allah’ın, sonsuz büyüklük ve haşmetiyle herşeyi yoktan var ettiği ve yaratılmış mahlukatın en üstünü olarak yarattığı İNSANOĞLU)…
Neyine güveniyorsun?..
Hacmin ne?..
Boyun, kilon, ne kadar?..
Allah’ın mülkünün yanında zerrenin zerresi bile değilsin!..
Ölüm yakana yapıştığında durdurabiliyor musun?..
Hayata sımsıkı bağlı ne Karun’lar, ne Nemrud’lar, ne Firavun’lar, ne zulüm makinaları geldi geçti dünyadan!..
Ey gözünün gördüğü her şeyi elde etmek için kendisini parçalarcasına mücadele veren ve bu esnada da “helal haram ver Allahım, senin kulun yer Allahım” diyen ihtiras sahipleri..
Ey terki hayat ettikten sonra kendi üstbaşlarını bile çıkartmaktan acizleşen ve kendisini başkalarına emanet eden çaresizler ordusu..
Yani; ben, sen, o, biz, siz, onlar!..
Bir başka deyişle, hepimiz!..
Yukarıdaki dörtlükte ifade edildiği gibi Sultan Süleyman da olsak, gariban Süleyman da olsak, gideceğimiz adres belli..
Amelimiz neyse o..
Kısacası;
Kişi imanlıysa, makamı Cenneti alâ..
İmansızsa, İlâ Cehenneme Zümera!..
Peki; SEN NEYİNE GÜVENİYORSUN?…..
***
“ÖLÜM” ÜZERİNE SÖYLENMİŞ GÜZEL SÖZLER…
Öldükten sonra unutulmak istemiyorsanız; ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yapın…
Ölüm hayatta büyük kayıp değildir. Asıl büyük kayıp, yaşarken içimizde ölenlerdir…
Ölüm sadece sonun başlangıcıdır…
Ölmek felâket değildir Asıl felâket, öldükten sonra başa gelecekleri bilmemektir…
***
KOLAY ZORA KARŞI…
Gerçekleri söylemek neden bu kadar zor, aynı zamanda yalanları söylemek de bu kadar kolay…
Böyle  mesajları paylaşmak varken silmek neden kolayımıza  gelir?
Ne gariptir, fıkraları çılgınca paylaşırız, mesajlar havalarda uçuşur da, iş islamiyetle ilgili bir mesajin iletilmesine geldiğinde
iki defa düşünürüz.
Bu mesaji gönderirseniz, adres listenizde ki herkese gönderecek misiniz?
Yoksa ne tepki verecegini bilmediğinizden, ya da emin olmadığınızdan dolayı göndermeyecek misiniz? 
Allah’ın bizim için ne düşündüğünden çok, insanların bizim için ne düşündüğüne önem vermemiz ne gariptir. ?
***
USANDIM…
Sözü dost, özü düşmandan usandım,
Dili mümin, kalbi şeytandan usandım,
Herkesin kahrı çekilir ama,
Ben davasız Müslüman’dan usandım.
*************************************
Eğer söylenecek sözünüz varsa ekleyin..
Eğer söylenecek sözünüz yoksa sözleri okuyun..
Okumaya da zamanım yok diyorsanız..
O zaman PAYLAŞ ın birileri mutlaka okur…

HALUK CANGÖKÇE….23 ARALIK 2011

YASAL UYARI : Bu sitenin tüm hakları Haluk Cangökçe’ye aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Çeşitli Makale ve Yazılarım için:
http://www.turklider.org/TR/DesktopDefault.aspx?tabid=1583 da ” Haluk Cangökçe Gözüyle”

Araç çubuğuna atla